Saturday, January 31, 2009

 

Del Piero...Başka bir söze gerek var mı ?

Dünya Kupası Şampiyonluğu, Avrupa Şampiyonası finali, U-21 Avrupa Şampiyonası Şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, UEFA Kupası Şampiyonluğu, İtalya Ligi Şampiyonluğu, İtalya Kupası Şampiyonluğu, İtalya Süper Kupa Şampiyonluğu, Kıtalararası Kulüpler Şampiyonası Kupası, Yılın Futbolcusu Ödülü, Gol Krallığı, Dünyanın En İyi 100 Futbolcusu listesine dahil olmak, Altın Ayakkabı, Juventus tarihinin en çok forma giyen ve en çok gol atan futbolcusu. Yukarıda bir paragraf dolusu başarıyı okurken bile nefesimizin tükendiğini göz önünde bulundurursak, Alessandro Del Piero'nun 34 yaşında olmasına rağmen bu kadar üst seviyede bir futbol oynayacak nefesi nasıl bulduğunu düşünmeden edemiyor insan. Bir futbolcunun kariyeri boyunca elde edebileceği tüm başarılara imza atan, dünyanın en önemli futbol kulüplerinden biri olarak gösterilen Juventus'un şike skandallarıyla sarsılıp küme düşürülmesinde gerçek bir kaptan gibi davranarak gemisini terk etmeyen, üstüne üstlük attığı 20 golle Serie B'de gol kralı olan Del Piero, Juventus'u bir üst lige taşımakla kalmayıp, bir sonraki sezon attığı 22 golle bu defa Serie A'da gol krallığını yakalamıştı.

Sezon başında Juventus'un, İbrahimovic'li, Adriano'lu Inter ve Kaka'lı, Ronaldinho'lu Milan'a karşı "yaşlı" Del Piero ile ayak uyduramayacağını düşünenler geride kalan haftalar boyunca Alessandro Del Piero'nun gösterdiği muhteşem performans karşısında neler hissediyor acaba?

Ligde attığı 7 golün yanı sıra, şampiyonlar liginde Real Madrid'e Bernabeu'yu dar eden Del Piero, oynadığı son kupa maçında da Catania karşısında genç varisi Giovinco'ya, bir üstadın master sınıfındaki öğrencilerine yaptığı gibi, işin inceliklerini öğretirken, bizlere de bir futbol resitali sundu. Futbol zekasını attığı gol, yaptığı asist ve direkten dönen iki topunda akıl almaz bir biçimde ortaya koyan Del Piero'nun bir sonraki maçını sabırsızlıkla bekliyorum.

Futbol dünyasının büyük ve genç yeteneklerini uzun yıllar izleyebileceğimiz için mutlu olurken, Del Piero'yu seyredebileceğimiz maçların sayısının gittikçe azalması insanı bir o kadar üzüyor. Eğer sadece tek bir futbolcu klonlama şansı olsa ben oyumu Alessandro Del Piero'dan yana kullanırdım.

http://www.ntvspor.net/pages/31606.asp

 

Peki ya diğerleri ?

Son günlerde Oktay Derelioğlu'nun, Fenerbahçe'nin ligde oynadığı maçlar için yayın öncesi ve sonrasında yaptığı yorumlar tartışılıyor. Beşiktaşlı olduğu halde neden Fenerbahçe maçlarını yorumladığı ve Fenerbahçe'yi neden bu kadar eleştirdiği konuşuluyor ve yayıncı kuruluşa serzenişte bulunuyor. Aslında bu tepkilerin bence tek nedeni var, yorumların Fenerbahçe'nin aleyhine olması, yani futbolumuzun "büyük" olarak adlandırılan üç takımından birinin aleyhinde olması.

Peki ya diğer takımlar? Yıllardır sanki başka ülkenin takımıymış gibi tüm yorumcular tarafından sahada yokmuş ya da "rakipmiş" gibi davranılan, uğradıkları hakem hataları sadece bir başka "büyük" takımın hakkı söz konusu olduğunda ekrana taşınan, kazandıkları hiçbir maçı aslında "kazanmayan" karşı tarafın kaybettiği mücadele olarak nitelendirilen, maç boyunca yorumcunun karşısındaki "büyük" takımın ne yapması gerektiğinden bahsettiği, maç öncesi yayınlarda ilk on biri ekrana verilme ihtiyacı duyulmayan takımların hakkı konusunda neden bugüne kadar bir tek kişi bile eleştiri ya da serzenişte bulunmamıştır?

Gazetelerde, internet sitelerinde ve birçok spor mecrasında yorum yapanlar, yazı yazanlar acaba 15 dakikalığına maçı Anadolu takımı taraftarı olarak izleseler ne kadar büyük bir haksızlık, ne kadar taraf tutarak ve ne kadar yanlı yorumlar yapıldığını fark ettiklerinde neler hisseder, neler yazarlar çok merak ediyorum.

Ancak unutulmaması gereken bir başka nokta daha vardır ki taraftarlarının sayısı, kazandıkları şampiyonluklar, bütçeleri ve camiaları tartışılmayacak kadar büyük takımlarımızın sahaya çıkıp futbollarını ortaya koymak dışında herhangi bir güce ya da desteklenmeye ihtiyacı var mıdır ?
Turkcell Süper Lig'in artık Şampiyonlar Ligi olma zamanı gelmiş hatta çoktan geçmiş görünüyor, sadece şampiyon olmuş dört takımımızın maçlarını oynadığı ayrı bir lig yapılsın, Anadolu takımları ise kendi liglerinin kurup şampiyonlukları ile avunsunlar. Belki o zaman hiçbir büyük takımda oynamamış ancak Türk futboluna, Anadolu futboluna hizmet etmiş futbolcular da maçlarda yorum yapma şansı bulabilirler.

http://www.ntvspor.net/pages/30387.asp

 

İtalya Kupası'nda Klasik Final

Serie A'da şampiyonluk mücadelesi veren Inter ile Roma, kupada da şampiyon olabilmek için karşı karşıya gelecekler.

24 Mayıs'ta Roma Olimpiyat Stadı'nda oynanacak final İtalyanlar için bir klasik olmaya başladı. Belki de İtalya Futbol Federasyonu yakında kupa düzenlemekten vazgeçip, finalin tarihini belirleyip Roma ve Inter takımlarına tebligat yollayabilir. Hatta final için stad bile hazır "Olimpiyat Stadı" ilk bakışta bu seçimde Roma avantajlı gibi görünebilir ama son 6 sezondur Roma Olimpiyat Stadı İtalya Kupası'nda final maçlarına sahne oluyor.

Bu yıl ilk kez tek maç üzerinden oynanacak final mücadelesi öncesinde Inter 6. Roma ise 9. kez kupayı müzelerine götürmek için çıkacaklar sahaya. Son 3 yıldaki finallere baktığımızda ilk ikisini Inter, son kupayı Roma kazandı. Oynadıkları toplam 6 maçta 20 gol atıldı ve hiçbir maç golsüz bitmedi. Bu maçlardan en dikkat çekeni ise kuşkusuz geçen yıl başkentte oynanan ve Roma'nın 6-2 kazandığı ilk maç. Rövanş maçında Inter 2-1 kazansa da kupa Roma'nın olmuştu.

42 takımın katıldığı İtalya Kupası'nda, Roma ve Inter 4. turdan itibaren mücadele etmeye başladılar. Başkent ekibi finale gelinceye kadar, Torino, Sampdoria ve Catania takımlarını kupa dışına iterken, Inter ise Roma'ya oranla daha zor rakipleri, Reggina, Juventus ve son olarak Lazio'yu kupa dışında bıraktı.

İtalya Kupası'nda Inter ve Roma dışında finali yakından takip edecek başka takımlar da var. Bunun nedeni ise her iki takımın da önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etme hakkını kazanmaları. Bu durumda kupa kontenjanından UEFA'ya gidecek takım ligi 7. sırada tamamlayan takım olacak, tıpkı geçen yıl Empoli'nin UEFA Kupası'nda mücadele etmesi gibi.

İtalya Kupası'nda Roma Olimpiyat Stadı 24 Mayıs'ta zorlu bir finale ev sahipliği yapacak. Kimin kazanacağını tahmin etmek çok zor ama kesin olan bir şey var ki, sahaya 4.kez üst üste final için çıkacak iki takımın Serie A'yı ilk iki sırada tamamlayan takımlar olacağı.

http://www.ntvspor.net/pages/23644.asp

 

Super bir klasik "O"

Boca Juniors - River Plate mücadelesinde sahadaki yıldızlar kadar La Bombonera tribünleri de parlıyordu maç öncesinde. Riquelme, Ortega, Palermo, Palacio ve Arjantin futbolunun birçok önemli oyuncusu "El Superclasico"nun 320. randevusu için çıkmışlardı sahaya. Ligdeki konumlarına baktığımızda River Plate 27 puanla 4 puan ilerisindeydi Boca'nın ve liderdi, üstelik sezonun ilk maçında Apertura'da 2-0 kazanmıştı River, yani tam bir rövanştı Boca Juniors için.

Maça hızlı başlayan taraf Boca'ydı. 14. dakikada Rodrigo Palacio çizgi halinde yakaladığı River savunmasının arkasına hızla sarktı, Boca taraftarları ile birlikte "gol" diye bağırmaya hazırlanırken kaleci Carrizo, Palacio'nun bu önemli fırsatı değerlendirmesine izin vermedi ve topu kornere çeldi. Maçtaki ilk kornerde topun başında Riquelme vardı, penaltı noktasına doğru yaptığı sert ortada kafayı vuran Sebastian Battaglia Boca'yı ezeli rakibi karşısında 1-0 öne geçirdiğinde dakika 15'ti. Tribünlerdeki karnaval yerini gol sevincine bıraktı.

River Plate yediği gole karşılık vermek istese de eski Fenerbahçeli Ortega ve Arjantinliler'in yeni yeteneklerinden Buananotte orta sahada etkili olamıyor, Boca kalesinde tehlikeler büyümeden engelleniyordu. Sahanın diğer ucundaysa tecrübeli golcü Martin Palermo ve River savunmasının etkili ismi Tuzzio arasındaki mücadele göze çarpıyordu. Maç boyunca bitmek bilmeyen bir ağız dalaşı ve her fırsatta rakibi sindirmek için yapılan sert müdahalelere maçın hakemi Bassi deyim yerindeyse hiç ses çıkartmadı.

İlk yarının son bölümlerinde River Plate beraberlik için Boca kalesinde daha sık görünmeye başlasa da Falcao ve Alexis Sanchez konuk ekibin diğer oyuncularına ayak uydurunca 45 dakika Boca Juniors'un 1-0'lık üstünlüğü ile tamamlandı.

Gustavo Bassi ikinci yarı için ilk düdüğünü çaldığında, sahadaki futbolcular, La Bombonera'yı dolduran şanslı 50.000 taraftar, televizyonları başında maçı izleyenler ve kuşkusuz benim için bu dev derbinin keyfini çıkartmak adına son 45 dakikaydı.

River Plate'in genç ve heyecandan yerinde duramayan teknik direktörü Diego Simeone, gününde olmayan Buananotte'nin yerine oyuna tecrübeli golcüsü Sebastian Abreu'yü aldı. Maçın 84. dakikasında River adına maçtaki en net pozisyonu yakalayan Uruguaylı tabelayı değiştirecek vuruşu yapamadı.

Son düdük çaldığında kazanan Boca Juniors'tu. 1-0'lık galibiyet Boca için ezeli rakibini yenmek, şampiyonluk yarışında peşini bırakmamak, lig tarihinde rakibi karşısında aldığı 66. zafer ve sezonun ilk maçının rövanşını almak anlamına geliyordu.



http://www.ntvspor.net/pages/23450.asp

This page is powered by Blogger. Isn't yours?